Merhaba pek muhterem okuyucum. Var mısın bilmiyorum ya,
neyse önemi yok.. Bugün sana bir hikâye anlatıcam. Hikâye tam olarak
aşağıdaki gibi;
( Kahramanımız onu tedavi için gelen doktoru görüp görmeme arasındadır. Dediklerini duyamaz. )
-
Merhaba, İçerde kimse var mı? Yalnızca başını salla
beni duyabiliyorsan. Evde kimse var mı? Hadi ama kendini kötü
hissettiğini duyuyorum. Acını yatıştıra bilirim ve yeniden ayağa kalkmanı sağlayabilirim. Gevşe. Biraz bilgiye ihtiyacım
var önce, yalnızca temel şeyler. Gösterebilir misin bana neresinin acıdığını?
-
Azalttığın hiçbir acı yok. Uzak bir geminin dumanı
tütüyor ufukta. Sen dalgaların içinden geçerek yaklaşıyorsun. Dudakların kımıldıyor ama duyamıyorum ne söylediğini.Çocukken ateşlenmiştim bir gün. Ellerim sanki iki balon
gibiydiler. Şimdi aynı duyguyu bir kez daha yaşıyorum. Anlatamam, anlayamazsın
da. Ben normalde böyle değilim. Şimdi keyifli bir uyuşukluk içindeyim
-
Tamam. Yalnızca bir iğne batması. Artık kalmayacak
hiçbir aaaaaaaaaaaah. Fakat kendini belki biraz hasta hissedebilirsin. Ayağa
kalkabilir misin? Sanırım etkisini gösteriyor, iyi. Bu senin gösteriyi
sürdürmeni sağlayacak. Hadi, gitme zamanı geldi.
-
Azalttığın hiçbir acı yok. Uzak bir geminin dumanı
tütüyor ufukta. Sen dalgaların içinden geçerek yaklaşıyorsun. Dudakların kımıldıyor ama duyamıyorum ne söylediğini. Çocukken bir şey ilişmişti gözümün ucuna. Dönüp baktım
fakat kaybolmuştu. Tanımlayamıyorum şimdi onu. Çocuk büyüdü, düş kayboldu. Ve
ben keyifli bir uyuşukluk içindeyim.
Hikâyeden istediğiniz neden-sonuç
ilişkisini çıkarabilirsiniz aslında, istediğiniz duygusal olaya yorabilirsiniz,
sizi inciten istediğiniz olguya uyarlayabilirsiniz… Bu hikâyenin bana
hissettirdikleri mevsimlere, havanın durumuna, haftanın hangi gününde veya
günün hangi diliminde olduğumuza göre değişkenlik gösterebiliyor…
(19 Temmuz 2013, 17:30)
Hepimiz çocukken, şimdiki bize
göre küçük ama onlara göre büyük hayaller kurduk, bilinçaltımız bu hayallere
göre büyüdü gelişti, hepimiz o hayallerin oluşturduğu “Voltran” için uğraştık
durduk. Ve şuan gerçekleştiremediğimiz “voltran” veya “voltranlar” yüzünden
hayal kırıklıkları içerisindeyiz. Konunun ne olduğu önemli değil. Sanat, aşk,
nefret, dostluk, futbol, siyaset, vs….
Her neyin hayali kurulduysa
birileri o kurulan “bakir” hayalin geldi içine etti. Dedi ki, “Ben geldim, tüm
istediklerini gerçekleştirmek için, sadece ne istediğini söyle, neresi acıyor
göster bana, o boşluğu göster.” Evet, bize böyle dendi, hem de her defasında
ama tam da hikâyemizde anlatıldığı gibi azalttığı hiçbir acı olmadı, hiçbir
boşluk dolmadı…
Ve biz koca adamlar, şimdi
çocukluğumuzdaki gibi hissediyoruz. Canı yanan, elinden şekeri alınan, en
sevdiği oyuncağı kırılan, annesinden ayrılan ve gözlerinden defalarca yaş gelecek
kadar kırgın olan o çocuk gibi hissediyoruz, ama ağlayamıyoruz. Çünkü hayat
bize ağlayamamayı da öğretti… Kurduğumuz düşlere insanları dahil etmekte
üzerimize yok. Kendime şu soruyu hep soruyorum; “ Neden buna engel olamıyoruz?
”
Bu sefer seninle Pink Floyd’un bi
şarkısını paylaşıcam. “Comfortably Numb.” Hikâye diye sana yazdığım da bu
şarkının sözleridir. Hadi dinle, oku ve yine de zevkini çıkarmayı dene….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder